Almanya ve Hollanda’da yaşayan Şia alimlerinin Muharrem öncesi sekizinci dönem toplantısı İmam Huseyin (a.s )’ın kişiliği ve kıyamının tanıtılmasında dikkat edilmesi gereken hususlar ve öncelikler başlığı altında 21 Ekim tarihinde Hamburg İslam Merkezinde düzenlendi.
Almanya ve Hollanda’da yaşayan Şia alimlerinin Muharrem öncesi sekizinci dönem toplantısı İmam Huseyin (a.s )’ın kişiliği ve kıyamının tanıtılmasında dikkat edilmesi gereken hususlar ve öncelikler başlığı altında 21 Ekim tarihinde Hamburg İslam Merkezinde düzenlendi. Toplantıya elliden fazla alim katılıp tebliğ ile ilgili bölgede varolan sorunlar ve dini eğitim ve terbiyede önceliklerin neler olduğu konusunda görüş teatisinde bulundular. Kum dini ilimler havzasının önde gelen müderrislerinden Ayetullah Milani ise bu toplantının özel konuğuydu.
Kur’an tılavetiyla başlayan bu toplantıda önce Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani Velayet ve İmamet Bayramı olan Ğadir Bayramı münasebetiyle tebriklerini sunup konukları selamladıktan sonra toplantının amacı ve tebliğin öncelikleri hakkında şöyle dedi: Ğadirin bir dersi de şudur; her konuda en uzman, en munasip ve layık kim ise ona başvurmak gerek. Ğadir Peygamber Efendimizin vefatından sonra din ve dini öğretilerin sahih ve sağlıklı bir şekilde insanlığa anlatılmasının teminatıdır. Bunun sürekli olarak devam etmiş olması lazım. İmam Ali başta olmak üzere Ehl-i Beyt imamlarının en önemli vazifelerinden biri Kur’an ayetlerini tefsir etmek ve dini ahkam ve öğretileri sahih ve doğru bir biçimde ümmete anlatmak olmuştur. Çünkü İmam Ali Kur’anın dili ve tercumanıdır. İlim ve hikmet şehri ve hazinesinin kapı ve anahtarıdır.
Bizler din alimleri Peygamberin eminleri ve mirasının emanetçileriyiz. Alah Resulü şöyle bnuyurmaktadır: “ Alim Allah’ın yeryüzündeki eminidir’’ Bu oldukça büyük bir anlam yükü taşıyan bir cümledir ve bizler bunu doğru anlamakla yükümlüyüz. Bu emanetten maksat hem ilim ve bilgi. Hem de amel ve hakikattır.
Eğer din alimleri toplumda kendi sorumluluklarını doğru dürüst bir şekilde yerine getirseler. Toplum aydınlık bir toplum olur ve doğru olan neyse o istikamette hareket eder. Ayrıca hadislerde şöyle denilmiştir “ Alimlerden sorun, hekimlerle oturun ve büyük insanlara eşlik edin” “ İlmin kabı olun sadece nakleden olmayın” Yani bildiklerinizle amel ederek yaşatmaya çalışın. İlim sizin kalbinize ve ruhunuza işlenmiş ve tüm varlığınızı etkisi altına almış olmalı. Aksi takdirde sadece ilim nakledip amel etmeden toplumda etkili olamazsınız.
Din alimlerinin bir diğer görevi ise toplumdan cehaleti bertaraf etmektir. İmam kendi hareketinin hedefini cehaleti bertaraf etmek ve insanları sapıklığın şaşkınlığından kurtarmak olarak tanımlamaktadır. Eğer bir toplumdan cehalet giderilmiş olsa o toplumda ifrat ve tefrite (aşırılığa veya gevşekliğe ) mahal kalmaz. Buna binaendir ki İmam Ali hazretleri buyuruyor. “Cahil ya ifrat veya tefrit ehlidir.” Cehalet yokluk ve bilgisizliktir. Yine İmam Hazretleri buyuruyor ki; “İnsanlar kendi cehaletlerinin düşmanlarıdır”
Ayetullah Ramazani konuşmasının diğer bir bölümünde ise şöyle dedi: Her geçen yıl dünyanın dört bir yanında İmam Huseyinin anma meclisi ve toplantılarına katılımın dahada artmakta olduğunu görüyoruz. Bu meclislerde hem coşku ve heyecan, hem de bilinç ve şuur iç içedir. Aşura günü, tüm dünyada büyük bir ilim, maneviyat, eğitim ve terbiye üniversitesi hükmündedir. Alimler ve mübelliğler aşura ile ilgili faaliyetlerinde üç alanda yoğunlaşmalıdırlar.
1- Aşura ile ilgili vakıaların sahih ve doğru bir şekilde nakledilmesi
2- Bu vakıların doğru ve sağlıklı bir şekilde tahlil edilmesi
3- O günün hadislerinin günümüze uyarlanması
Bizler bu gün bu üç alandada eksikliklerin olduğuna tanıklık etmekteyiz. Henüzde kerbela kıyamıyla ilgili nakledilen rivayetlerde hurafelere ve abartmalaa tanık olmaktayız. İmam Huseyin (a.s )’ın ilmi ve ameli sireti insanlara sağlıklı ve doğru bir şekilde anlatılmalı. Tahlil ve analiz yaparken bu kıyam ve hareketin ne tür mesajlar içerdiğine dikkat etmeliyiz. Aşuranın mesajları, dersleri ve ibretleri oldukça çoktur ve aynı zamanda derin, köklü ve kuşatıcıdır. Uygulamada da şuna dikkat etmek gerekir. Biz yanlızca bir tarihi hadiseyi nakledip analizini yapmıyoruz. Kerbela hadisesi ve bu hadiseyle ilgili analiz ve tahliller günümüz için de geçerlidir. Yani bu hadise ışığında günümüze ait bir çok hadise ve gelişmenin tahlilini yapmalıyız. İmamın tüm beyan ve konuşmaları günümüze ve her zamana ışık tutmaktadır. Örneğin İmam Huseyin’in Mina hutbesinde toplumun önde gelenleri ve alimlere hitaben yaptığı konuşma oldukça önemlidir ve mübelliğlerin bu günlerde bu hususa dikkatleri çekmelidirler.
Bütün alim ve mübelliğlerimizin tebliğ görevlerinde başarılı olmalarını temenni ediyorum.
Alimler toplantısnın bir diğer önemli konuğu ve konuşmacısı ise Kum dini ilimler Havzasının önde gelen müderrislerinden Ayetullah Milaniydi. Ayetullah Milani tebliğ ve hitabe minberinin peygambere ve Ehl-i Beytine ait olduğuna, bu minberin biz mübelliğler ve din alimlerinin elinde bir emanet olduğuna işaretle şöyle dedi: Bizim elimizde emanet olan bu minber çok önemli bir fırsat ve değerli bir imkandır. Diğer dinlerin alimleri böylesi bir minberden mahrumdurlar. Dolayısıyla tebliğ göreviyle meşgul olan ve bu minbere oturan ailimler, bu minberin gerekleri ve şartlarına aşina olmalıdırlar. Din alimi olarak eğer bizden bir şey sorulursa kendimizden bir şey söylemden önce bu konuda Kur’an, Peygamber ve Ehl-i Beytinin ne söylemiş olduklarına dikkat etmeli ve onu insanlara anlatmalıyız. Minber Ehl-i Beytin minberidir. İnsanlar onlar için fedakarlık yapmakta harcamakta ve toplanmaktalar. Ehl-i Beyte olan sevgisinden dolayı bu matem toplantılarına katılmaktalar. Bunun için biz Ehl-i Beyt hakkında konuşmalı ve söylediklerimizin de doğru. Sahih ve ilmi olması lazım. Ehl-i Beyt hakkında şu üç konuya dikkat etmemiz lazım.
1-Ehl-i beytin fazilet ve menkibeleri anlatılmalı.
2-Ehl-i Beytin manevi makam ve mertebeleri halka izah edilmeli
3-Tarih sürecinde dini mubini İslamın muhafazası için Ehl-i Beytin katlandığı musibetler ve verdikleri mücadele insanlara anlatılmalı.
Ayetullah Milani konuşmasının bir diğer bölümünde ise üç soruyu gündeme getirip Kur’an ve hadisten bu sorulara cevaplar sunarak şöyle dedi: Birinci soru şudur: Minber görevimiz nedir? Minberde nasıl konuşmalıyız? Kur’anı kerime baktığımızda Yüce Rabbimizin tebliğin metodu konusunda Nahl süresinde şöyle buyurduğunu görmekteyiz “ Rabbinin yoluna hikmet ve Güzel mev’ize ile davet et ve onlarla güzel bir şekilde tartış.” İkinci soru ise şudur: Ehl-i Beyte karşı sorumluluğumuz nedir? İmamların sözlerine baktığımızda konuyla ilgili olarak şu hatırlatmaya rastlıyoruz. “Sizler bizim sözümüzü halka nakledin, insanlar bizim hak sözümüzün güzelliğini gördüğünde buna uyacaklardır.” Bizim ilimlerimizi öğrenip başkalarına öğretsinler. İnsanlar sözümüzün güzelliklerini gördüklerinde ona uyacaklardır.” Üçüncü soru ise şudur: Şehitler Serveri İmam Huseyin (a.s)’ın hareketinin sırrı ve hedefi neydi? Konuyla ilgili olarak İmam Hazretlerinin kendisi şöyle buyurmaktadır: Ben azgınlık, taşkınlık veya haksızlık yapmak için hereket etmemişim. Ben ceddim Resulullah’ın ümetindedeki (ifsadı) ıslah etmek, iyiliği emr edip kötülükten de alıkoymak için kıyam etmiş bulunuyorum”
Ayetullah Milani konuşmasının sonunda Hamburg İslam Merkezi bünyesinde oluşturulan dini medresenin çalışmalarından duyduğu memnuniyeti dile getirip şöyle dedi. Bu medrese bölgenin ihtiyacı olan dini ve ilmi kadroların terbiye edilmesi için iyi bir fırsattır. Burada toplumu tanıyan ve sorunlarına aşina olan kadroların eğitilip yetiştirilmesi, Muhammedi İslam’ın sağlıklı bir şekilde topluma tanıtılmasında çok önemli bir rol oynar. Ayetullah Milani Ehl-i Beyti ve onların tanıttığı İslamı ihya etmek için kurulmuş olan bu medresede eğitim görmek için gençlerin teşvik edilmesi, maddi ve manevi olarak bu kuruma yardım yapılması gerektiğini vurguladı.